Nusret Mayın Gemisi

Nusret Mayın Gemisi

Nusrat Mayın Gemisi; Nusret adını alan, 1915 Mart ayı operasyonu ile Çanakkale Savaşı Kahramanı mayın dökme gemisi.

Nusrat Mayın Gemisi

Çanakkale Deniz Savaşında Nusret Mayın Gemisi ile ilgili araştırmamızı, fotoğraf ve video çekimlerimizi bu yazımızda bulabileceksiniz.

18 Mart 1915 Deniz Zaferi, top ve mayın silahlarının müşterek çalışma mahsulü olup bunda mayın başrolü oynamıştır. Mayınların dâhice boğaza yerleştirilmesiyle, o tarihin en kuvvetli donanmasını Türk azmi ve cesareti, hayretlere bırakacak şekilde alt etmiş ve boğazı düşman gemilerine kapamıştı. Dönemin Fransa başbakanı; Çanakkale için “Türkler boğazı kapamakla savaşın iki yıl uzamasına ve müttefiklerin milyonlara varan insan gücü ve yüzlerce milyarlık maddi kayba uğramasına sebep olmuşlardır” demiştir.

Tüm askeri birimlerde olduğu gibi Nusrat Mayın Gemisi de bir künyeye sahiptir. Nusret Mayın Gemisi Künyesi;

Adı ye Tipi NUSRAT – Mayın Gemisi
İnşaa Tarihi ve Yeri 1911-Kiel Almanya
Tonajı 365 Ton
Askerî Hizmete Girişi 1913
Boyu ve Eni 40m.-7.5m.
Derinliği 3,4 m.
Çektiği Sn 2 m.
Silahları 1 Adet 7,5/40 Top 2 Adet
4,7 top, 2 mk. 5b.
Mayın Kapasitesi 40 Adet
Sürati 15 mil
Terhis Târihi 1955
Gemi Komutanı Yüzbaşı Tophaneli Hakkı Bey
Mayın Grup Komutanı Yüzbaşı Hâfiz Nazmi Bey
Mürettebat Sayısı 61 kişi
Mürettebat

Hafız Nazmi Bey: Balkan Savaşı’ ndan sonra Çanakkale Boğazı Mayın Grup Komutanlığı’ na ve Kılavuzluğa atanmıştır. Balkan Savaşı’nda bir iki düşman gemisini batırmıştır. 18 Mart 1915’te kazanılan başarıda büyük pay sahibi olan Hafız Nazmi Bey binbaşılıktan emekli olmuştur. Binbaşı Nazmi (Akpınar) 65 yaşında iken 5 Mayıs 1940’ da vefat etmiştir.

Tophaneli Hakkı: Nusrat Mayın Gemisi komutanıdır. Bu görevden iki gün önce kalp krizi geçirmiştir. Tüm ikazlara rağmen bu göreve katılmak istemiştir. Mayınların döşenmesinden sonra, geminin düşman projektörlerine yakalanıp, görev başarısızlığa uğrayacak korkusuyla ikinci bir krizle, Çanakkale’ ye dönemeden vefat etmiştir. Şahadet şerbetini içmiştir.

Diğer Personel: Güverte Yüzbaşısı Hüseyin, Onyüzbaşı Çarkçı Ali, İkinci Çarkçı Ahmet, Üçüncü Çarkçı Yüzbaşı Hasan, Elektrik Zabiti Mülazım Hasan, Top Zabiti Mülazım Kadri Bey ve elli dört nefer.

Gösterdiği Yararlılıklar 18 mart 1915’de, Çanakkale Deniz Harbinde düşman gemilerinden, İngiliz donanmasına ait IRRESISTTBLE ve OCEAN gemileriyle, Fransız donanmasına ait BOUVET zırhlı gemilerinin boğazın karanlık sularına gömülmesini sağlayan mayınları döşemiştir.
Makus Talihi 1955 yılında “terhis edildikten” sonra, 1962 yılında satılarak şekli değiştirildi ve çeşitli deniz nakliyat şirketlerince “kuru yük gemisi” olarak kullanıldı. “Ekonomik ömrünü tamamladı” gerekçesiyle terk edildi ve 1990 yılı Nisan ayında Mersin Limanında battı. 1999 yılında Gönüllü kişilerce tekrar yüzdürüldü, “müze”olarak kullanılması için düzenlenen kampanyalara kimse ilgi göstermeyince “jilet” yapılmaya mahkûm edilmişti.
Sonuç 2003 yılında, “Nusrat, Mersin Limanında jilet olacağı günü beklerken biz burada rahat uyuyamazdık” diyen ve kadirşinas Türk Milletinin hislerine tercüman olan Tarsus Belediyesi’nce, Tarsustaki Çanakkale Parkında Müze olarak sergilenmeye başlamıştır. Şimdi huzur içinde… Seni unutacağımızı Sandın güzel nusrat?

Donanma ve Savaş

Donanma icat edildiği günden beri önemli bir askeri birim olmuştur. Bunun tarihimizde önemli örnekleri çokça var. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethedebilmek için donanmayı karadan yürüterek halice indirmek zorunda kalmıştır.

Tarihin en ağır silahları kuşkusuz savaş topları olmuştur. Topların savaşa etkisi tartışılamaz derecede üstündür. Bu önemli silahı karadan yürütmek çok zor, uzun ve maliyetli bir süreçti. Binlerce kilometreyi kara yolu ile katırlar ya da kağnılara çektirerek topları savaş meydanına getirmek neredeyse aylar alıyordu. Çok maliyetli ve zahmetli bir işti. Oysaki deniz taşımacılığı gelişmesiyle birlikte savaş sahnelerinde de yerini aldı tarih içerisinde. Gemiler bu üstün savaş gereçleri ile donatılarak korkunç bir savaş savunma ve saldırı mekanizmasına dönüştürüldü. İlk zamanlarda top sayıları çok fazla değilse de birkaç topu koskoca bir birliğe kara yolu ile getirmek yerine, imal edilen tek bir savaş gemisi ile aynı işlem daha kısa ve daha ucuz olarak yerine getirilebiliyordu. Gemilerin nakliye kapasitesi de cephanenin de taşınması için mükemmeldi.

İlk zamanlarda birkaç küçük topla donatılan savaş gemileri, gemi imalatı alanındaki gelişme ile birlikte ebatları da büyütülerek daha fazla sayıdaki topla donatılmaya başlandı. Dönemin güçlü ülkeleri bu savaş gemilerinden birden fazla sayıda üretmeye başladı. Birden fazla üretilen savaş gemileri bir araya getirilerek askeri birlikler oluşturuldu. Oluşturulan birliklere de donanma ismi verildi. Donanma sayesinde dünya genelinde askeri başarıya en üst düzeyde ulaşmış sayısız ülke var. İngilizler “Denizlere hâkim olan dünyaya hâkim olur.” Düşüncesi ile güçlü bir donanma kurmuş ve topraklarında güneş batmayan bir imparatorluk kurmayı başarmışlardır.

Donanma dünya genelinde oluşturuluşunun ve kullanılışının ilk yıllarında ve uzun bir süre küçük ahşap gemilerden oluşmaktaydı. Tarih günümüze yaklaştıkça ahşap sac karışımı malzemeler kullanılmaya başlandı. Donanma konusunda dönemin en büyük gücü olan İngilizler 1906 yılında HMS Dreadnought adlı zırhlıyı yapıp denize indirince donanma tarihinin seyrini değiştirir.

HMS Dreadnought çok kalın olmamakla birlikte ilk defa çelik zırhtan oluşan bir savaş gemisi olarak tarih sahnesinde yerini almıştır. Ancak asıl gelişme sadece geminin kendi zırhında değil ateş gücünde de yaşanmıştır. Savaş topu sayısı ve kalibreleri açısından tüm diğer savaş gemilerinden üstün bir şekilde donatılmış ve yine bu savaş gereçleri de zırhla kaplanmıştı. HMS Dreadnought bir ilk oldu sonrasında üretilen tüm savaş gemilerini kendisine benzemesi konusunda kesinlikle etkiledi.

Donanma için savaş gemileri ana temeli oluştursalar da küçümsenemeyecek bir diğer unsur da denizaltılardır. 19. Yüzyılın sonlarına dek deneme süreçlerinde kalmış olsa da, bu tarih itibari ile kısıtlı kullanımına başlanmış ve 20. Yüzyıl başlarında donanmadaki yerini almıştır.

Donanmanın önemli bir parçası olan denizaltılar rakip için her zaman büyük bir tehlikeydi 20. Yüzyıl içerisinde. Günümüzdeki gibi sonar veya radar sistemleri gelişmemiş olduğundan dolayı kolaylıkla görünmeden hareket edip saldırı yapabiliyor ve rakibine ciddi zararlar verebiliyordu. I. ve II. Dünya savaşı yıllarında denizaltılar önemli taarruz silahı olmuşlardır.

HMS Dreadnought ile savaş gemisinin üst düzeyde zırhlandırılması ve deniz altıların savaş tarihindeki yerini alması beraberinde savunma açısından da tedbirlerin alınmasını gerektirdi. Artık tarihin donanmaya karşı alınan tedbirleri yetersiz kalacaktı. Eski ahşap-sac karışımı savaş gemilerini kolayca batırabilen toplar bu gemilere çok fazla etki edemeyecekti. Topların da ileri dönemlerde zırh delici mermiler kullanarak bu yüzen kalelere karşı geliştirildiğini biliyoruz. Bu ileri bir dönemde gerçekleştirilen bir tedbir olmakla birlikte mayınlara göre ikinci planda kalmıştır. Mayınlar savaş gemilerine karşı en büyük savunma tedbiri olarak savaş tarihindeki yerini almıştır.

Deniz Mayınları

19. Yüzyılda Samuel Colt’un uzaktan kablo bağlantılı olarak patlattığı ilk mayın deniz savunmasında bir çığır açtı. 20. Yüzyılın hemen başlarında Herz Boynuzu’nun icat edilmesiyle birlikte deniz mayınları donanmaya karşı en önemli tedbir olarak kullanılmaya başlandı. Herz Boynuzu mayınların dışarısında yer alan çubuk benzeri yapılardır. İçerisinde asit dolu birer tüp yer alır. Herhangi bir gemi ya da denizaltı mayına çarptığında herz boynuzu kırılarak asit patlayıcı maddeye dökülür ve ateşlemesini sağlar. Böylece mayının içerisinde bulunun yüksek miktardaki patlayıcı yakın bir mesafeden tahrip gücü yaratır. Mayının yapısı gereği istenilen derinliğe ayarlanabilmesi, maliyetinin çok ucuz olması mayınların kullanımını yaygınlaştırmıştır. Savaş topları ve diğer savunma silahlarıyla etki edilemeyen donanma, direk temas ile yüksek oranda patlayıcı madde kullanılarak durdurulmuştur veya durdurulmaya çalışılmıştır.

I. Dünya Savaşı

İnsanlık tarihinin tartışmasız en korkunç savaşları I. ve II. Dünya Savaşlarıdır. Dünya genelini içine alan bu korkunç savaşların ilki olan I. Dünya Savaşı’nı ve Çanakkale Deniz Muharebelerini konumuz gereği inceleyeceğiz.

Çanakkale Cephesi

İttifak devletleri arasında yer alan Osmanlı’yı ortadan kaldırarak hem Almanya’ya büyük bir darbe vurmak, hem bir karşı devleti saf dışı bırakmak hem de müttefik Rusya’ya yardım götürebilmek amacıyla başta İngiltere olmak üzere İtilaf devletleri bir harekât düzenlemeye karar verirler. Yapılacak bu hareket zaman ve güç tasarrufu sağlamak amacıyla direk Osmanlı’nın kalbine yani başkenti İstanbul’a yapılacaktı. Harekât tartışmaları son buldu ve kesin karar alındı.

Osmanlı’ya karşı yapılacak harekât için sayısız fikir ortaya atıldı. Ancak karar İngiliz Denizcilik Bakanı Winston Churchill’in öne sürdüğü sadece donanma ile bir deniz harekâtının yapılmasından yana çıktı. Yazımız içerisinde belirttiğimiz İngiltere’nin donanma konusundaki tartışılmaz gücü bu karardaki en önemli etkendir.

İngilizler donanma konusunda dünya genelinde kabul görmüş bir güç iken Osmanlı ise neredeyse zor ayakta duran bir devlet olmakla birlikte, donanmaya karşı savunma tedbirleri ilkel düzeye yakın durumdaydı. İngiltere açısından çok kolay bir zafer olacağı düşünülmekteydi. Ki Osmanlı daha yeni çıktığı Balkan Savaşlarından mağlup ayrılmış, sadece kara ordusu değil donanması da hüsrana uğramıştı. Osmanlı savunması bu savaş sürecinde Yunanistan gibi küçük bir ülkenin bile donanmasına karşı yeterli savunmayı yapamamıştı.

Osmanlı’nın ne zaman ve ne şekilde savaşa gireceği henüz belli değil iken, Almanya’ya ait Geoben ve Breslau adlı iki savaş gemisinin takiplerinde İngiliz donanması ile Çanakkale Boğazı’ndan içeri girmeleri Osmanlı’yı savaşa sürükleyen o sürecin ilk adımlarını oluşturdu. Bu iki gemiyi takiben gelen ve boğazın girişine yerleşen itilaf donanmasının burada uzun bir süre konuşlanması bir deniz harekâtının kaçınılmaz olduğu fikrini ortaya koydu. Bu fikir Osmanlı’yı donanmaya karşı bir tedbir alma sürecine soktu.

Osmanlı Savunma Tedbirleri

Osmanlı İstanbul’a açılan yol olan Çanakkale Boğazına Fatih Sultan Mehmet itibari ile 18. Yüzyıla kadar Kaleler yaparak savunma tedbirlerini oluşturur. 18. Yüzyıl itibari ile de daha modern savunma mekanizması olan tabyalar yapılarak savunma çağın gerekliklerine ayak uydurur. Bu savunma mekanizması 20. Yüzyıl başlarına kadar önemli bir caydırıcı unsur olarak kabul edilir. Ancak 20. Yüzyıl itibari ile kökten bir değişim yaşayan donanma teknolojisine ne kadar caydırıcılık yaratabileceği sürekli tartışma konusu olmuştur.  İngilizlerin de en baştan beri güvendiği ana esas budur.

Tabyalar

Osmanlı kapıdaki savaşa hazırlık için Çanakkale Boğazı çevresinde bulunan tabyaları güçlendirmeye ve yeni toplarla takviye etmeye çalıştı. Eskimiş savaş gemilerinden çıkarılan toplar bile karaya yerleştirerek savunma amaçlı kullanılmaya başlandı. Ancak ne kadar tedbir alınırsa alınsın gerçek farklı bir boyutta idi. Mevcut top teknolojisi dönemin modern savaş gemilerini batırmaya yeterli değildi. Topların kalibresi ne kadar büyük olursa olsun ancak güvertedeki personele zarar verebiliyor ya da dümen, pervane gibi önemli bir noktaya direk isabet olduğunda tahribat yaratabiliyordu. Ki 18 Mart 1915’te Koca Seyit, Ocean isimli zırhlıyı dümen tertibatından vurarak savaş dışı bırakmıştır.

Mânia Ağları

Mânia ağları dönemin denizaltı saldırılarına karşı üretilmiş bir savunma gerecidir. Mânia ağları tarif etmemiz gerekirse kabataslak şu şekilde edebiliriz. Balık yakalamak için kullanılan ağların metal malzeme kullanılarak yapılmış olanıdır. Çanakkale’de boğazın dar yerlerine bir ucu Anadolu bir ucu Avrupa yakasına olacak şekilde gerilmiştir. Savaşın ilk döneminde oldukça etkili olmuş ancak kısa sürede delinerek etkisiz hale getirilmiştir. Kayıtlara geçmiş den başarı 17 Nisan 1915’te E15 Denizaltısıdır.

Mayın Hatları

Ağustos 1914 itibari ile Osmanlı Çanakkale Boğazı’na mayın hatları oluşturmaya başladı. Savaş sonuna dek Osmanlı toplam 11 tane mayın hattı oluşturdu. Bunların ilki Kepez – Soğanlı Dere arasına, sonuncusu ise Erenköy Limanına yani Karanlık Limana döküldü. Osmanlı Almanya’dan gelen takviye mayınları ve elinde bulunan az sayıdaki mayını bu hatlar için kullanmıştır. Mayınlar büyük çoğunluğunu ise Balkan Savaşı esnasında Karadeniz’e dökülen ve Osmanlı tarafından toplanarak elden geçirilen Bulgar ve Rus mayınları oluşturmaktaydı.

Eylül 1914 sonuna dek bölgede Eylül ve İntibah adlı iki mayın dökme gemisi görev aldı. Aslında bunlar pek de mayın gemisi sayılmazdı. Aslında nakliye için kullanılan bu iki küçük gemiye raylar ilave edilerek mayın dökme işleminde kullanılmıştır. Savaşın kapıya iyice dayanmasıyla birlikte işin ciddiyetine varılmış ve mayın dökme işi için özel yapılmış Nusret Mayın Gemisi Eylül ayı sonunda bölgeye getirilmiştir.

Nusret Mayın Gemisi

Osmanlı 1908 yılında Almanya’ya bir mayın dökme gemisi sipariş etmiştir. Yapılan anlaşma sonrası Nusret Mayın Gemisi mayın dökme amacıyla özel olarak Almanya’nın Kiel şehrinde 1911 yılında üretilip suya indirilmiştir. 1913 yılında da Osmanlı Donanması’na resmen katılmış ve göreve başlamıştır. Eylül 1914’te Çanakkale’de görevlendirilmiştir.

İtilaf donanmasının Çanakkale’ye ilk büyük çaplı taarruzu 19 Şubat 1915’te gerçekleşmiş ve başarısızlığa uğramıştır. 19 Şubat taarruzu iki taraf içinde değişime neden olmuştur. İtilaf donanması işi ciddiye almaya başlamış ve donanmadaki savaş gemisi sayısını arttırmakla birlikte önemli savaş gemilerini de harekât için bölgeye getirmiştir. O güne dek 10 mayın hattı oluşturan Osmanlı ise düşman donanmanın boğazın ortalama 7800 metre ile en geniş yeri olan Karanlık Liman’da çok rahat hareket ve manevra yaptığını fark etmiş ve tedbir almaya karar vermiştir.

Karanlık Liman Harekâtı

19 Şubat taarruzu sonrası ek savunma planı olarak Karanlık Liman’a bir mayın hattının oluşturulmasına karar verilir. Elde kalan son 26 mayın Nusret Mayın Gemisine yüklenir. 7 Mart’ı 8 Mart’a bağlayan gece yarısı beraberindeki 26 Mayın ile denize açılır Nusret Mayın Gemisi. Kaptanı Tophaneli Yüzbaşı Hakkı Bey ve Mayın Gurup Komutanı Binbaşı Nazmi Bey komutasında Karanlık Liman’a ulaşır. 11. Mayın hattı öncekilerin aksine karaya diklemesine değil, karaya paralel olarak dökülmüştür. Sonrasında 2 mayın düşman tarama gemileri tarafından bulunmuş ancak 24 mayın bulunamamıştır. Bununla birlikte bölgenin güvenli olduğu, bu iki mayının diğer hatlardan koparak buraya geldiği düşünülmüştür.

8 Mart Operasyonu

Nazmi Bey, ertesi gün Nusret mayın gemisi komutanlığı yapacak olan Tophaneli Yüzbaşı Hakkı‘yı buldu. Her iki subayda çok iyi arkadaştılar. İki gün önce kalp krizi geçiren Nusret‘ın genç komutanı Yüzbaşı Hakkı Bey, sağlığı için yerine bir başkasını görevlendirmeyi önceden Çanakkale müstahkem mevki komutanı Cevat Bey’in ısrarlarına rağmen, savaşın ve ülkenin sorumluluğunu omuzlarında duyarak görevi kabul etti.

7 Mart’ı 8’e bağlayan gece yarısı Nusret demir alarak Çanakkale‘den uzaklaştı. Bütün ışıklarını söndürüp kıvılcım atmasın diye ocaklarını bastırmış, maskeli ışıklar altında rota izleyerek hedefine doğru ilerliyordu. Gemi daha önce döşenen mayın hatlarından geçiyor ve Karanlık Liman‘a giriyordu. Deniz sakin, hava simsiyah, zifiri karanlıktı. Uzaklarda dolaşan düşman devriye gemileri pırıl pırıl yanan projektörleri ile suyun yüzünü aydınlatmaktaydı. Bir an, suyun yüzüne değen ışık silindirler hemen ardından denizi yalayarak, havaya kalkıp yeniden denizin yüzeyinde başka bir noktayı aydınlatıp derinlere inmekte ardından yine uzaklara gitmekteydi. Daha yakınlarda devriyeye çıkmış düşman gemilerinin projektör ve ışıldakları zaman zaman Nusret‘in olduğu kıyının karşısını noktalamaktaydı. Son kontroller bittikten sonra ilk mayın platforma alınmış ve atış anı beklenmeye başlamıştı. Heyecan son haddindeydi. Vatanın selameti için gerekli olan zafer kilidi, Nusret‘in elindeydi. Onu mutlaka sessizce yerine bırakmalıydı.

Sonunda Anadolu yakasındaki Akyarlara, yeni mayın hattını hazırlanacağı noktalara geldiler. Teker teker sessizce elinde kalan son 26 eski tip mayını suya bırakmaya başladı. Suya düşen her mayın belli bir sıra halinde kendisini asılı tutacak ağırlığın gerdiği teller üzerinde yeralmaya başladılar. Birkaç dakika sonra tüm mayınlar belirlenen rota doğrultusunda dökülmüştü. Makinalar tekrar ulaşabilecekleri en yüksek devirde çok hızlı tempoda çalıştırılmıştı. Şimdi en az mayınlar dökülüşü kadar tehlikeli olan geri dönüş yolculuğu başlamıştı. Daha önceki dökülen mayınlar ve düşman devriye gemileri Nusret‘in yolu üzerinde kol geziyordu.

Bir an için Nusret‘in çok yakınında bir karaltı ortaya çıktı. Düşman gemisi olmalıydı bu. Büyük olasılıkla düşman zırhlıları geri dönmüşlerdi ve devriye görevine devam etmekteydiler. Ara verdikleri projektörle taramaya yeniden başladıkları zaman Nusret‘i görecekler ve herşey bitecekti. Bütün personelden buz gibi terler boşanıyordu. Nihayet korktukları başlarına geldi ve düşman gemisinin projektörleri yandı. Karalığı yaran projektör ışığı az öteden, hızla, üzerlerine doğru, denizi tarayarak geliyordu. Işık dalgası kıyıları, dalgaları taraya taraya, arada bir durarak, arada bir gerileyerek ağır ağır üzerlerine geliyordu. Bu ışık silindiri ölüm kılıcına dönüşmüş, Nusret‘in böğrüne saplanacaktı ki bir mucize gerçekleşti.Ölüm ve ışık dalgasını içine girmelerine saniye kala, Türk kıyılarında yanan projektör bir mucize yarattı.

Bizim kıyıda birden bire yana projektörümüz birkaç saniye içinde, düşman projektörünü deniz üstünde yakaladı. İki projektör şimdi gözgözeydiler. Ortalığı sise yakın yoğun bir beyazlık kapladı. Beklenmedik bu ışık kavgası Nusret‘e yaşam umudunu geri verdi. Şimdi karşıyaşan iki projektör, iki düşman göz birbirinden kurtulmak için olağanüstü bir savaşa başladılar. Düşman projektör, kurtulmak için yoğun çaba harcıyor, bir türlü başaramıyordu. Nusret, bu bazen üstünde, bazen yanında süren ışık çarpışmasının altından sessizce sıyrıldı. Olanca islim üstünde, Çanakkale yönünde yolalmaya başladı.

Tehlike geçmiş verilen görev büyük bir başarıyla yapılmıştı. Nazmi Bey büyük bir sevinçle kader arkadaşını tebrik etmek istedi. Ancak Hakkı Bey cevap veremedi. Nusret mayın gemisinin başkomutanının hasta kalbi bu ışık savaşındaki heyecan dayanamamış, heyecan kasırgası içinde duruvermişti.

18 Mart 1915

18 Mart 1915 günü en büyük çaplı yapılan İtilaf taarruzunun başarısızlığa uğramasının en temel nedenlerinden bir tanesi kuşkusuz 11. Mayın hattı ve Nusret Mayın Gemisi’dir. Savaş planında ve 19 Şubat taarruzunda rahatça manevra yapılabildiğinden bu bölgeyi merkez almış İtilaf donanması direk mayın hattının içine girmiş ve 16 büyük savaş gemisinden 3 tanesi batmış, 3 tanesi de ağır yara almıştır. 18 Mart 1915’te Çanakkale Geçilememiş ve Zafer tarihe altın harflerle yazdırılmıştır.

Savaş Sonrası Nusret

I. Dünya Savaşından Osmanlı’nın mağlup ayrılması ile birlikte 1918 yılında İngilizler tarafından Nusret Mayın Gemisi’ne el konulmuştur. Cumhuriyet ile birlikte geri alınmış, önceleri dalış ve keşif amacıyla kullanılmıştır. 1955 yılında müze olması amacıyla Gölcük Donanma Üssü’ne getirilmiştir. Ancak gemi 1962’de satışa çıkarılmış özel kişilerce satın alınmış, Kaptan Nusret adıyla kuru yük gemisi olarak hizmet vermiştir. İskenderun Kıbrıs arasında kum nakliyesi için kullanılan Nusret, 1990 yılında Mersin açıklarında alabora olmuştur. 1999 yılında bir grup gönüllü tarafından su yüzüne çıkarılan Nusret, 2003 yılında Tarsus Belediyesi tarafından, Çanakkale Savaşları ile ilgili heykellerin de yer aldığı bir çevre düzenlemesi ile anıt haline getirilmiştir.

2011 yılında İstanbul Tersanesi Komutanlığında inşa edilen, Nusret Mayın Gemisi’nin birebir yapılmış yüzer bir maketi Çanakkale Boğaz Komutanlığına teslim edilmiştir. Nusret Mayın Gemisi maketi Çanakkale Çimenlik Kalesi önünde bulunan bir iskelede sergilenmeye devam etmektedir.

Nusret Mayın Gemisi


Yazı: Çanakkale Deniz Savaşında Nusret Mayın Gemisi ile ilgili araştırma

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ